Saltanat Kayığı

TECHNICAL SPECIFICATIONS

İstanbul Boğazı tarihi boyunca denizcilerin mekanı olmuştur. O bir geçiş yoludur, medeniyetlerin ve günlük hayatın akıp gittiği dünyanın en önemli coğrafi mekanlarından biridir. Onun üzerinde ulaşım ve ticaret yapılır, onun üzerinde keyif yapılır, aşklar yaşanır.

SALTANAT KAYIKLARI; ince uzun narin gövdeleri ve çok sayıda kürekçileri ile İstanbul boğazında dolaşırlardı.

İSTANBUL BOĞAZI TARİHİ BOYUNCA DENİZCİLERİN MEKANI OLMUŞTUR. O BİR GEÇİŞ YOLUDUR, MEDENİYETLERİN VE GÜNLÜK HAYATIN AKIP GİTTİĞİ DÜNYANIN EN ÖNEMLİ COĞRAFİ MEKANLARINDAN BİRİDİR. ONUN ÜZERİNDE ULAŞIM VE TİCARET YAPILIR, ONUN ÜZERİNDE KEYİF YAPILIR, AŞKLAR YAŞANIR. İSTER HALK, İSTER SULTAN OLSUN BOĞAZIN KEYFİNE VARMAK İÇİN KAYIKLARLA SUYA AÇILACAKTIR.

Kayık ismi bütün doğu Akdeniz de bilinir. Ahşap gövdeli ince ve uzun hızlı küçük gemilerdir. Caik, Kayiki, Kayık gibi isimler alarak Karadeniz’ den Adriyatik denizine kadar yakın sahillerde, boğazlarda ve körfezlerde, küçük yolcu ve yük gemileri olarak bulunmuşlardır. Yakın kıyılarda pazara taze meyve sebze götürmekten, bir ülkenin elçisini saraya çıkarmaya, yada bir aşığı sevgilisine ulaştırmaya kadar, HIZLA yapılması gereken ulaşımın araçlarıydılar.

İşte bunların en güzeli SALTANAT KAYIKLARI dır.

Saltanat kayıkları, sadece padişahın değil, ailesinin de kullanımına açıktı; boyutları ve tezyinatı ile adeta İmparatorluğun haşmetini temsil ederdi. Boyları 30-32 metre, genişlikleri ise 3 metre olan ve kürek sayısının çokluğu ile dikkat çeken bu kayıkların en gösterişli bölümü, kıç tarafında yer alan, padişah ve ailesinin oturduğu yarı kapalı köşk kısmıydı. Bu köşkler Fildişi, Sedef, Bağa, Abanoz ağacı gibi doğal malzemeler kullanılarak yapılan ve süsleme sanatının özelliklerini yansıtan minyatür birer saray gibiydiler.

Sütunları, fenerleri som gümüşten olur, tepelerinde ve köşelerinde altın topuzlar veya alemler olurdu. Köşkün iç kısmına değerli taşlar ve mücevherler yerleştirilirdi.

Sultanın annesi, cariyeleri ve çocukları da saltanat kayıkları ile dolaşırlardı. Fakat onlar gözlerden ırak olmalıydı. İşte bunun için onların kayıkları kafesli olurdu.

Saltanat kayıklarının Kürekçilere HAMLACI denirdi. Hamlacılar küreğe geçip kayığı hareket ettirdiklerinde, uzaktan onlara bakanlar, tek bir küreğin hareket ettiğini zannederdi. Hanımlar, kayığa binerken ya da inerken öndeki hamlacı, hanıma elini değil omzunu uzatır, hanımlar hamlacıların omuzlarından kuvvet almış olurlardı. Hamlacıların kibarlıkları ve fiziki üstünlükleri ise İstanbul deniz çocuklarının bir özelliğiydi. Kollarını ve göğüslerini açıkta bırakan ipek yelek giyerler ve koca kayığı ok gibi uçururlardı.

Saltanat kayıklarının ‘filika’ denilen cinsleri donanmayla sefere çıkıldığında kullanılırken, ‘tebdil kayıkları’, padişahın halkın içine gizlice karışacağı zamanlarda tercih edilirdi.

AYDOS SALTANAT KAYIĞI

AYDOS SALTANAT KAYIĞI 2000 li yıllar için tasarlandı.

Eskilerin saltanat kayıklarındaki kürekçilerin yerini gizli bir güç aldı. 65 beygir gücünde Motor ve hidrolik dümen ile diğer teknik ekipmanlar orijinal görüntünün içine gizlendi. Gövdenin yapımında en yeni ahşap tekne yapım teknikleri kullanılarak epoksi lamine yöntemi ile çok katlı gövde yapıldı. Gövdede ve güvertede TİK ile MAHAGONİ ağaçları kullanıldı. Bütün süslemeler ahşap oyma yöntemi ile ve elle yapıldı. 12 metre boyundaki Aydos Saltanat kayığı, 2,5 metre eninde olup bu ölçüler ve modern su altı yapısı ile çok dengeli bir gezi teknesi olarak tasarlandı. Aynı zamanda kürek çekme zevkini de tattıracak donanıma sahip olan kayıkta 20 kişilik guruplar, gece gündüz demeden suyun üstünde yaşamanın keyfini çıkarabileceklerdir.

AYDOS Saltanat Kayığı, ülkemizin önemli cazibe merkezlerinden biri olan Fethiye Dalyan’da Aydos OTEL in gezi teknesi olarak hizmet vermektedir.

İstanbul Boğazı tarihi boyunca denizcilerin mekanı olmuştur. O bir geçiş yoludur, medeniyetlerin ve günlük hayatın akıp gittiği dünyanın en önemli coğrafi mekanlarından biridir. Onun üzerinde ulaşım ve ticaret yapılır, onun üzerinde keyif yapılır, aşklar yaşanır.

SALTANAT KAYIKLARI; ince uzun narin gövdeleri ve çok sayıda kürekçileri ile İstanbul boğazında dolaşırlardı.

İSTANBUL BOĞAZI TARİHİ BOYUNCA DENİZCİLERİN MEKANI OLMUŞTUR. O BİR GEÇİŞ YOLUDUR, MEDENİYETLERİN VE GÜNLÜK HAYATIN AKIP GİTTİĞİ DÜNYANIN EN ÖNEMLİ COĞRAFİ MEKANLARINDAN BİRİDİR. ONUN ÜZERİNDE ULAŞIM VE TİCARET YAPILIR, ONUN ÜZERİNDE KEYİF YAPILIR, AŞKLAR YAŞANIR. İSTER HALK, İSTER SULTAN OLSUN BOĞAZIN KEYFİNE VARMAK İÇİN KAYIKLARLA SUYA AÇILACAKTIR.

Kayık ismi bütün doğu Akdeniz de bilinir. Ahşap gövdeli ince ve uzun hızlı küçük gemilerdir. Caik, Kayiki, Kayık gibi isimler alarak Karadeniz’ den Adriyatik denizine kadar yakın sahillerde, boğazlarda ve körfezlerde, küçük yolcu ve yük gemileri olarak bulunmuşlardır. Yakın kıyılarda pazara taze meyve sebze götürmekten, bir ülkenin elçisini saraya çıkarmaya, yada bir aşığı sevgilisine ulaştırmaya kadar, HIZLA yapılması gereken ulaşımın araçlarıydılar.

İşte bunların en güzeli SALTANAT KAYIKLARI dır.

Saltanat kayıkları, sadece padişahın değil, ailesinin de kullanımına açıktı; boyutları ve tezyinatı ile adeta İmparatorluğun haşmetini temsil ederdi. Boyları 30-32 metre, genişlikleri ise 3 metre olan ve kürek sayısının çokluğu ile dikkat çeken bu kayıkların en gösterişli bölümü, kıç tarafında yer alan, padişah ve ailesinin oturduğu yarı kapalı köşk kısmıydı. Bu köşkler Fildişi, Sedef, Bağa, Abanoz ağacı gibi doğal malzemeler kullanılarak yapılan ve süsleme sanatının özelliklerini yansıtan minyatür birer saray gibiydiler.

Sütunları, fenerleri som gümüşten olur, tepelerinde ve köşelerinde altın topuzlar veya alemler olurdu. Köşkün iç kısmına değerli taşlar ve mücevherler yerleştirilirdi.

Sultanın annesi, cariyeleri ve çocukları da saltanat kayıkları ile dolaşırlardı. Fakat onlar gözlerden ırak olmalıydı. İşte bunun için onların kayıkları kafesli olurdu.

Saltanat kayıklarının Kürekçilere HAMLACI denirdi. Hamlacılar küreğe geçip kayığı hareket ettirdiklerinde, uzaktan onlara bakanlar, tek bir küreğin hareket ettiğini zannederdi. Hanımlar, kayığa binerken ya da inerken öndeki hamlacı, hanıma elini değil omzunu uzatır, hanımlar hamlacıların omuzlarından kuvvet almış olurlardı. Hamlacıların kibarlıkları ve fiziki üstünlükleri ise İstanbul deniz çocuklarının bir özelliğiydi. Kollarını ve göğüslerini açıkta bırakan ipek yelek giyerler ve koca kayığı ok gibi uçururlardı.

Saltanat kayıklarının ‘filika’ denilen cinsleri donanmayla sefere çıkıldığında kullanılırken, ‘tebdil kayıkları’, padişahın halkın içine gizlice karışacağı zamanlarda tercih edilirdi.

AYDOS SALTANAT KAYIĞI

AYDOS SALTANAT KAYIĞI 2000 li yıllar için tasarlandı.

Eskilerin saltanat kayıklarındaki kürekçilerin yerini gizli bir güç aldı. 65 beygir gücünde Motor ve hidrolik dümen ile diğer teknik ekipmanlar orijinal görüntünün içine gizlendi. Gövdenin yapımında en yeni ahşap tekne yapım teknikleri kullanılarak epoksi lamine yöntemi ile çok katlı gövde yapıldı. Gövdede ve güvertede TİK ile MAHAGONİ ağaçları kullanıldı. Bütün süslemeler ahşap oyma yöntemi ile ve elle yapıldı. 12 metre boyundaki Aydos Saltanat kayığı, 2,5 metre eninde olup bu ölçüler ve modern su altı yapısı ile çok dengeli bir gezi teknesi olarak tasarlandı. Aynı zamanda kürek çekme zevkini de tattıracak donanıma sahip olan kayıkta 20 kişilik guruplar, gece gündüz demeden suyun üstünde yaşamanın keyfini çıkarabileceklerdir.

AYDOS Saltanat Kayığı, ülkemizin önemli cazibe merkezlerinden biri olan Fethiye Dalyan’da Aydos OTEL in gezi teknesi olarak hizmet vermektedir.